Eğitim-öğretime yeni bir bakış açısı getiren ve öğretirken öğrencileri gülümseten Tonguç Akademi'ye misafir olduk ve Tonguç Akademi'den Talha Hocamız ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Öncelikle merhabalar hocam nasılsınız?
Çok teşekkür ederim, iyiyim. Hoş geldiniz!
Siz de hoş geldiniz. Sizce mizah ile eğitim arasında nasıl bir ilişki var?
Mizah ile eğitim arasında çok sıkı bir ilişki var. “Neden?” diye sorarsanız, öncelikle biz lise yıllarında da ortaokul yıllarında da bizi en çok güldüren hocaları severdik. Onların anlattıkları, espri ile sundukları bizim aklımızda daha kalıcı olurdu. Zaten bizim kültürümüzde de mizah çok önemli bir yerdedir. Karagöz ve Hacivat, Kavuklu ve Pişekar, Kemal Sunal ve Şener Şen; doğruyu, ahlaki değerleri, esasında birçok şeyi farklı yönleriyle o esprilerin arasında verebiliyorlar. Dolayısıyla güldürerek öğretilen şeylerin, tabi ki belli bir seviyede ve belli bir değerleri koruyacak şekilde, öğrencilere daha hızlı ve daha güzel geçtiğine inanıyoruz. Tonguç da esasında öğrencilerin yerine kendini koyan, empati kuran bir kahraman. Tonguç içimizdeki büyümek istemeyen çocuğun bir dışavurumu; çünkü her öğrenci derste bir şekilde espri yapmak, dersle alakalı sıkıcı olmayan esprili kısımları yakalamak ister. Tonguç da onu yapmaya çalışıyor. Öğrenciler de zaten Tonguç kendileriyle empati kurduğu için seviyorlar. O yüzden eğitimle mizah arasında bence çok ciddi bir ilişki var.
Öğretirkenki motivasyon kaynağınız nedir? Neden öğretiyorsunuz?
Biz öğrencileri çok seviyoruz. Tonguç Akademi ekibi olarak, öğrencilere bir şeyleri sunduğumuz ve o dersleri anlattığımız zaman onlardan gelen o güzel dönüşlerle anlıyoruz ki esasında Türkiye’deki birçok öğrenci derslerini tekrar etmek, yeni şeyler öğrenmek, sınavlarda veyahut da normal okul yazılılarında başarılı olmak için olsun mutlaka belli bir ihtiyaç içindeler. Çalışmak istiyorlar. Başarmak istiyorlar. Bilhassa bizi motive eden şey öğrencilerden gelen yorumlar. O yorumlarda hep “Hocam sizin sayenizde sınavlarımızda şöyle olumlu şeyler yaşadık, başarılı olduk.” gibi güzel cümleler geliyor. Bunlar da bizi motive ediyor. Dolayısıyla, temel motivasyon kaynağımız bu ülkenin gençleri.
Estağfurullah. Peki Tonguç hayranlarından aldığınız geri dönüşler nasıl?
Hayranlarımızın çoğu az önce söylediğim “Hocam çok teşekkür ederiz.” gibi olumlu görüşler gönderiyorlar ama çok az da olsa olumsuz görüşler de olabiliyor. “Hocam, geç kaldınız. Ne oldu, niye video atmadınız? Video neden gelmedi?” diyor; çünkü öğrencilerle aramızda artık karşılıklı bir güven oluşuyor. Ama büyük çoğunlukla “Hocam bu gece size dua ettik, hocam şu anda bu üniversitedeyim sizin sayenizde.” gibi çok olumlu yorumların da geldiğini söyleyebiliriz. Onlar da zaten az önceki soruda söylediğim gibi bizim motivasyon kaynağımız oluyor.
Peki sizce öğretmenlik mesleğinin toplumsal ve manevi bir yönü var mıdır bu noktada?
Tabi ki. Bence en değerli mesleklerden bir tanesidir öğretmenlik. Öğretmenlik ya da doktorluk gibi meslekler insanlara hizmet etmek için yapılması gereken meslekler. Zaten mesleğinizi çok iyi, severek yaptığınızda bu bir şekilde size maddi ve tabi ki de manevi karşılık olarak dönüyor. Dolayısıyla sorunuzun cevabı kesinlikle evet. Öğretmenlik mesleğinin manevi bir yönü çok fazla. Öğretmenler bir ülkenin geleceğini çok ciddi bir şekilde değiştirebilecek kişiler. Ancak çok şükür ki ülkemizdeki birçok öğretmen arkadaşımız, hatta hepsi için bunu söyleyebiliriz, gerçekten mesleğini severek yapıyor ve ülkemizdeki öğrenciler için yol gösterici olarak çalışmaya devam ediyorlar, ediyoruz.
Albert Einstein “Bir balığı ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir.” diyordu. Eğitim öğretimde yanlış yargılarımız sonucu harcanan yeteneklerin önüne nasıl geçilebilir? Bunun önüne geçmek için ne yapabiliriz?
Bu noktada sınav sistemleriyle alakalı da bir durum var. Türkiye’de sınav sistemlerinin öğrenciler için hem olumlu yanları hem de olumsuz yanları var. Bir öğrenci, sıkı sıkıya çalışıp sınav günü de heyecanlanmadan kendi hayatına gerçekten çok ciddi bir yön verebiliyor. Nasıl bir doktor bir saatlik ameliyatta bir hastayı iyileştirebiliyorsa ya da bir avukat yarım saatlik bir davada bir sanığın ya da bir suçlunun kaderine, geleceğine yön verebiliyorsa, orada hakimi ikna edebiliyorsa; öğrencinin de yaptığı çalışmalar, gayretler o bir saatlik sınav anında esasında çok ciddi bir şekilde geleceğimizi belirleyebiliyor. Burada dikkat edilmesi ve öğrencilerimizin bilmesi gereken şey şu: Türkiye’de başarılı olmuş bir futbolcu ya da bir müzisyen ya da bir ressam ya da bir doktorun, bunların hepsinin çok zeki insanlar olduğunu bilmek. Bir futbolcu, spor zekasına sahip ya da bir müzisyen, ya da bir dizi oyuncusu… Dolayısıyla bizim kendimize ait zekayı bulmamız lazım. O zekanın üzerine gittiğimizde çok yüksek başarılara ulaşabiliriz. Burada önemli olan velilerimizin öğrencilere, gençlere olan desteği. Eğer sizin aileniz sürekli olarak size sizin doktor olmanızı, mühendis olmanızı telkin veriyorsa, sizin müzik yeteneğinizi ya da oyunculuk yeteneğinizi ya da öğretmenlik yeteneğinizi ön plana çıkarmanız imkansız; çünkü siz, onları da üzmek istemiyorsunuz. Dolayısıyla ailelerin çocuklarına özgürlük vermesi ve “Sizler neyi istiyorsanız onu olmalısınız.” demeleri gerekiyor. Bunu da zaten günümüzde, genel ağ yani internet sayesinde çok hızlı bir şekilde, çok yüksek maddi ve manevi mutluluklara ulaşan insanlar ispatladılar. Artık çağ değişti, bazı şeyler değişti. O yüzden gençler mutlaka hayal kursunlar. Veliler de büyüklerimiz de mutlaka onların o hayalleri kurmasına destek olsunlar diyebiliriz.
Çok teşekkür ederim hocam.
Biz teşekkür ederiz, ayağınıza sağlık. Sizin üniversite nasıl gidiyor? Boğaziçi Üniversitesinde okuyorsunuz, değil mi?
Evet, evet. Ben de sizinle çalışmıştım. O yüzden benim için Tonguç Akademi olarak ayrı bir yeriniz var ve çok faydalandım.
Estağfurullah. Ne kadar güzel bir şey bak! Boğaziçi Üniversitesi gibi Türkiye’nin değerli bir kurumunda okuyorsunuz, buraya gelip hem bize güzel sözler söylüyorsunuz hem de bizimle mülakat yapıyorsunuz. Çok güzel. İnşallah o zaman arkadaşlarımıza derslerinde, sınavlarında ve hayallerinde, tabi ki en önemlisi hayallerinde başarılar diliyorum; çünkü dersler, sınavlar bir şekilde bitiyor ama hayallerin bitmemesi gerekiyor. Hayallerimizi ötelediğimizde, hayallerimizi gerçekleştiremeyeceğimize inandığımızda esasında bütün enerjimiz de gidiyor. “Hayal edebildiğiniz her şey gerçektir.” diye çok güzel bir söz var. Arkadaşlarımız hayal etmeye devam etsinler ve tabi ki bu hayallerini de gerçekleştirmek için sıkı sıkıya çalışsınlar.
Çok teşekkür ederiz hocam, ağzınıza sağlık!
Estağfurullah, görüşmek üzere.
Hoşça kalın.
Comentários